Yazımın başında şunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Dilin kemiği olmadığı için, haliyle benim de dilimin kemiği yok. Onun için bir kusurumuz olursa şimdiden affola diyelim.

Efendim; nereden başlasam, nasıl yazsam, ne anlatsam bilemiyorum. Şu bir senedir pandemi, pandemi diye diye herşeyde pandemiye sığınır olduk.

Biz ne zaman bu hale geldik. Biz ne ara duygumuzu, örfümüzü adetimizi kaybettik. Maneviyatın değilde maddenin peşinden koşar olduk.

Bugün, bir cenaze töreni için Kaynarca'daydım. Kendisi gibi bu camiaya 1'i Başpehlivan olmak üzere 3 Pehlivan yetiştirmiş, hayatını Peygamber sporu olan güreşe adamış bir büyüğümüzün, Balta kardeşler diye bildiğimiz Başpehlivan Ümit, Büyük Orta Pehlivanları Zeki ve Turgut Balta'nın babaları Yaşar amcamızın cenazesindeydim.

Kendisi maalesef tüm dünyayı saran Covid-19 hastalığına yakalanmış, hastanede verdiği yaşam mücadelesini kaybetmişti. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah. Ya anlayamadığım şu; evet haklısınız ortalık karışık Covid-19 var devlet büyüklerimiz özellikle ve öncelikle cenazelerden kaçının gitmeyin diyor. Fakat yine aynı devlet büyüklerimiz işinize de gidin çalışın diyor, yine aynı şekilde marketlere kısıtlama günlerinde dahi gidin diyor, pazaryerlerine gidin diyor, seyahat ederken araçlarda yan yana oturun diyor, diyorda diyor bunları saymakla bitiremeyiz...

Bu saydıklarıma gelince virüz yok, mesafe yok, kural yok uyanda yok. Ama iş cenazeye geldimi yok efendim gidemeyiz yasak var, koronavirüs var gitmemiz zaten doğru değil, hem zaten ben telefon ettim, mesaj da çektim hepsi aynı şey, gitmiş kadar oldum. Yani 'ha kel Hasan, ya Hasan kel' misali. Ya öylemi...

Nasılda işimize geldiği gibi davranıyoruz değil mi? 'Çevir kazı yanmasın' misali. Peki ama bu yasaklar az önce saydığım yerlerde yokmu? Bu virüs sadece cenazede mi var? Markette, otobüste yok mu, orada bulaşmıyor da bizim mi haberimiz yok.

Eskiden düğün yapan adam kapı kapı gezer davetiye dağıtır eşini dostunu cemiyetine çağırırdı, şimdi yerini WhatsApp'tan davetiyenin resmini çekip yollamak aldı. Eskiden bir arkadaşınla sokakta denk gelsen tokalaşır yanaklarından öperdin, şimdi yeni moda kafa tokuşturmak var, öpüşmeye ne gerek var zaten korona da var değil mi. Eskiden hocalarımız minareye çıkar ezanını minareden okurdu, şimdi bırakın minareye çıkmayı ezan bile okumuyorlar gerek yok ki, canavar gibi merkezi sistemimiz var.

Yani demem o ki; ne hale geldik nereden nereye...

Yapmayın Allah aşkına yapmayın. İyi günde herkes yanımızda olur amaç kötü günde insanların yanında olmaktır. Dost niçin vardır kötü gün için, acı gün için, zor gün için. Bugunlerde dostlarımızın yanlarında olup acılarına ortak olmayacağız da ne zaman olacağız.

Bugün şunu anladım ki; eskiden sahip çıktığımız hiçbir değere maalesef şimdi sahip çıkmıyoruz. Birde herşeyde şu koronayı bahane etmekten kaçınmıyoruz. Bahaneye gerek yok, birşeylerin arkasına sığınmayalım. Koronavirüsü işimize geldiğinde hatırlamayalım. Atalarımızdan bizlere miras kalan yağlı güreş ve onun fertleri koronayı bahane etmemeli cenazeye gitmek için. Ölüm her yerde var, vaktin saatin gelmedimi değil seni korona deprem bile yıkamaz.

Güreş camiasının sahipsiz olduğunu benden başka herkes söylüyordu da inanmıyordum. Maalesef söyleyenler haklı çıktılar doğruymuş, bugün bu ispatlanmış oldu. Eğer ki, senin camiandan bir tane temsilci acılı gününde yanında yoksa varsın iyi gününde de olmasın. Bu ayıp size yeter, benim gözümde güreş camiası sınıfta kalmıştır.

Bahane edenlere şunu söylüyorum; falanca gün şu otelde bir toplantı var, 3 gün sürecek 3 gün kalınacak deseydiler kimler giderdi? Korona var demiydiniz?

Bana, sanki sen gitmezmiydin diye soracak olursanız, ben onada giderim derdim, burayada giderim derdim. Gittim de...

Sevgili Peygamberimizin bir sözüyle bugünkü yazımı noktalıyorum.

'Vefa, sevilen veya sevilmesi gereken kimselere verilen değerin bir nişanesi ve bir dostluk borcudur.'

Değerlerimize sahip çıkan bireyler olmak, yeni nesillere örf ve analelerimizi miras bırakmak temennisiyle...

Kalın sağlıcakla.